ISSN 1308-8483

BÜYÜK KADINDI...

Recep BOZKURT    
  Yayın Tarihi: 18.6.2013    


BÜYÜK KADINDI...


Balkanlar; tarih boyunca kanlı olayların, büyük acıların yaşandığı ve gözyaşının sel olduğu bir coğrafyadır.

Bizim "93 Harbi" dediğimiz 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi ise bu bölgede büyük göçlere yol açarak bütün taşların yerinden oynadığı ve hemen ardından gelen "Balkan Savaşları" da buradaki ulusların bir birini boğazlamağa ve yok etmeğe başladığı bir dönemdir.

Büyük Savaş” denilen Birinci Dünya Savaşı da yine bu coğrafyada yaşanan olaylar nedeniyle patlak vermiş ve bütün dünyaya yayılmıştı.

Benim anacığım işte tam bu günlerde (1917) ve tam bu olayların bütün şiddetiyle yaşandığı Makedonya’da çatısı yanmış bir caminin yıkıntıları arasında ve karlı bir kış günü dünyaya gelmişti.

Tam, Selanik-Serez arasında kalalım bu toprakları yurt edinelim derken bu kez “Mübadillik” gelip çatmış, buralardan da koparıp alınmışlardı.

Kasırga bu defa onları, 500 yıl sonra yine zorla koparılıp sürüldükleri ana yurtları Anadolu’ya atmıştı. Gerçi bu kez geldikleri yer atalarının yaşadığı, köklerinin bulunduğu Toros zirveleri (Karaman-Taşkent) değil ama severek yurt edindikleri İznik-Avdan Dağları üzerinde bulunan Derbent Köyü olmuştu.

1909-Selanik-Kılkış doğumlu olan babacığımla 1933 yılında evlenerek, bu yeni toprakları yurt edinmişler; tam dokuz çocuk yaparak buraya temelli olarak kök salmaya çalışmışlardı.

Şöyle arkanıza yaslanarak bir düşünün: Biri ikiz dokuz çocuk (ikizlerden birisi üç yaşında vefat etti), anne-baba ve bir de “Koca Nine” dediğimiz Babaannem, onbir nüfuslu bir aile!..

Nasıl bakılır,nasıl beslenir,nasıl giydirilir?!..

O zamanlar kırsal kesimde-gaz tuz- hariç her şey aile içinde üretilmeye çalışılır, üretilenlerle yetinilirdi. (Ben on yaşıma gelinceye kadar babamın diktiği çarığı, Koca ninem ve anacığımın dokuduğu göyneği giydim)

Babam ve annem çok çalışkan ve üretken insanlardı. Paramız yoktu ama her şeyimiz vardı. Bol sütlü ineklerimiz ve maltız keçilerimiz, avlu dolusu tavuklarımız, on onbeş kovanımız, bağ-bahçe ve bostanlarımız, bal tadında incir ve üzümlerimiz, yağ elde ettiğimiz zeytinlerimiz, çuvallar dolusu mısır, fasulye ve nohutumuz, küpler dolusu pekmezimiz ve ambarımızda yeterince ekmeklik unumuz vardı. Bir de buna yaratıcı, hamarat anacığımızı ve ablalarımızı eklerseniz…

Nasıl bir aile ortamında yaşadığımızı hayal edebilirsiniz…

Durun daha bitmedi: Çok güzel sesli ve çok esprili bir babaanne ve ona eşlik eden bir baba ve anne..

Ve çevrelerinde “Memleket Türküleri” ile gülen oynayan çocuklar…

Anacığım, yüz yaşına merdiven dayadığında bile türküyü dilinden düşürmedi. Ondan tam 22 türkü derledim. (Bunlardan TRT’de okuduğum birini dinlemek isterseniz gogula girin, Recep Bozkurt yazın, dinleyebilirsiniz)

Annem; babacığımın vefat ettiği 1981 yılından bu yana da dişiyle, tırnağıyla didinerek - yaşına başına bakmadan-direnerek ve her daim bizlere kol kanat gererek, dimdik yaşadı…

İşte bu büyük kadını 03 Haziran 2013 günü İznik-Derbent Köyü’nde, ” Koca Adam” dediği babacığımın yanında toprağa verdik.

Işığı, doğayı çok severdi…

Çiçekler içinde yatsın…

Recep BOZKURT
recboz48@gmail.com



Okunma: 1735









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)