ISSN 1308-8483
   ISSN 1308-8483
KIYILARA EL KOYMA YASASI

   .:: Serbest Kürsü



  Yayın Tarihi: 29.5.2010    

KIYILARA EL KOYMA YASASI


AKP ‘KIYILARA EL KOYMA’ YASASINI HIZLANDIRDI
CHP’den ‘imar açılımı’ beklentisi

OKTAY EKİNCİ / Cumhuriyet 29.05.2010

Türkiye’nin CHP’deki 33. Kurultay coşkusuna kitlendiği günlerde iktidarın da “kıyılara el koyma” yasasını “hızlandırdığı” ortaya çıktı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarattığı “umut gündemi”nde gözden ırak hazırlanan tasarıya göre, yerel seçimlerde büyük oranda CHP’ye oy verilen kıyı coğrafyamızın imar yetkileri belediyelerden ve valiliklerden alınarak “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı”na (ÖİB) bağlanıyor. TBMM Bayındırlık ve İmar Alt Komisyonu’nda görüşülen tasarıda, her türlü imar planı ile tadilatlarının ÖİB Yüksek Kurulu’nca onaylanması öngörülüyor.

Anayasa’ya göre öncelikle ulusa ve insanlığa ait “çevre” zenginliği olarak korunmaları ve “toplumun yararlanması”na açık tutulmaları zorunlu olan kıyıların, bu amaç yerine sadece “pazarlama”yı hedefleyen bir kuruma bağlanması, gelir politikasını “ülke değerlerini satmaya” bağlayan anlayışın ulaştığı düzeyi gösteriyor.

Bu düzeyi “ürkütücü” olarak değerlendiren mimarlık ve şehircilik uzmanları, benzer düzenlemelerin “seçimden önce” çoğalabileceğini anımsatarak, “özellikle CHP’nin kamuoyundan geniş destek alan yeni yönetimince, bu tür girişimlere karşı da etkin bir muhalefetin sergilemesi gerektiğini” belirtiyorlar. Nitekim, başta maden, zeytincilik, tarım ve çevre yasası olmak üzere, ülke ve kent topraklarının “ulus ve toplum çıkarı”na kullanılmasını sağlaması gereken düzenlemelerde sadece “yatırımcı çıkarları”nın gözetilmesi de aynı çağrının “yaşamsal”lığını gösteriyor.

‘Program’ anımsanmalı

İmar ve çevre hukukumuzdaki anayasal ilkelere ve kamu yararına aykırı değişikliklere karşı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinden beklenen “yeni” politikaların temel ilkeleri ise aslında “CHP Programı”nda da var. Örneğin “planlı kentleşme”yi doğrudan “kamu yönetimi” konusuyla ilişkilendiren program, “yerel yönetimler reformu” ile “kentsel gelişme”yi de aynı bütünsellik içinde ele alarak, imar ve çevrede öncelikle “toplumsal eşitlik, adalet ve yaşam kaynaklarının korunması” temeline dayalı politikaları hedefliyor.

Benzer şekilde, CHP’nin de üyesi olduğu ve yeni dönemde bunu daha çok önemseyeceği belirtilen “Sosyalist Enternasyonal” belgelerinde de “çevre ve kentleşme”nin aynı zamanda “demokrasi ve planlama” kavramlarıyla doğrudan ilgili olduğu vurgulanıyor. Nitekim, ülkede egemen kılınan “imar oyunlarına dayalı rant pazarı” sadece kentsel ve çevresel tahribat yaratmıyor; “cumhuriyetle sorunlu” kesimlerin “siyasal ve ekonomik güçlenmeleri”ne de denetimsiz ve yüksek düzeyde kaynak sağlanıyor. Talana yönelik yasal ve yasadışı yapılaşmayla yaratılan emlak pazarı rantları, aynı zamanda “demokrasi ve cumhuriyet karşıtı siyasetlerin örgütlenmesi”ne ortam ve olanak yaratıyor... CHP’nin ise şimdi Kemal Kılıçdaroğlu ile başlayan ve “her türlü sömürgecilikle etkin mücadele” edileceği umudunu yaratan “iktidar yürüyüşü”nde, imar ve kent sorunlarına alışılagelen “çevreci” söylemle değil, son yıllarda doruğa çıkan yağma politikasının “rejim”i de tehdit eden siyasal ve ekonomik çıkar birliğine dönüştüğünün halka açıkça anlatılması, mimarlık ve şehircilik çevrelerinin ortak dilekleri...

İvedi müdahale bekleyenler

Bütün bu değerlendirmeler ışığında CHP’den ülke gündemine de taşıyarak siyasal öncelikleri arasına alması beklenen imar, çevre ve kentleşme konularından bazıları ise özetle şöyle:

Alışveriş Merkezleri: Tarihsel çarşı-pazar geleneklerimizle birlikte esnafımızı ve kentsel yaşam kültürümüzü de yok eden AVM’lerin ve dev süpermarketlerin sınırlanarak tümünün “kent dışı”na çıkmaları için toplumsal eylemler de düzenlenerek etkin mücadele başlatılmalıdır.

Kıyılarda Anayasal Düzen: Kıyılarda belediyeleri ve valilikleri devre dışına çıkartarak, ÖİB yetkileriyle pazarlama planlarını öngören tasarıya karşı, anayasadaki “koruma” ve “toplumsal yararlanma” ilkelerini savunmak üzere siyasal muhalefet ile halkın demokratik direnişi bütünleştirilmelidir.

Zeytincilik ve Madencilik: Zeytinlikleri, tarım arazilerini ve doğal alanları “taş ve çakıl” üretimini bile “değerli maden sektörü”(!) kabul eden anlayışla gözden çıkartan düzenlemelere karşı ülkenin tüm bölgelerindeki “yerel halk” ve köylü direnişleri sahipsiz bırakılmamalıdır.

HES’lerle Su Pazarlaması: Ülkenin hemen tüm akarsuları üzerinde yüzlerce düşük kapasiteli HES projesiyle enerji adına suların pazarlandığı uygulamalara karşı Karadeniz’den Ege’ye yaygınlaşan “toplumsal muhalefet” desteklenmelidir.

TOKİ’nin Talan Politikası: Amacı “konut gereksinmesi”ni karşılamak olan TOKİ’nin, kıyılardan yeşil alanlara tüm toplumsal alanları “rant arsası” olarak ele geçirmek isteyenlere “pazarlama kurumu” işleviyle hizmet etmesi durdurulmalı; bu yönde de meslek odalarının ve sivil toplumun demokratik ve hukuksal direnişine sahip çıkılmalıdır.

3. Köprü “Ulusal Sorun”dur: Marmaray’ın mevcut köprüleri de rahatlatacağı; İDO’nun İstanbul/Ambarlı-Bandırma arasında işleteceği Ro-Ro gemilerinin de Trakya-Anadolu ağır vasıta geçişini üsteleneceği resmi raporlarda vurgulanmasına rağmen, İstanbul’daki kuzey ormanlarını 3. köprüyle yok etme planı “ulusal sorun” olarak görülmeli ve buna karşı oluşmuş toplumsal muhalefetin gerisinde kalınmamalıdır...

Cumhuriyet Gazetesinden alıntıdır






Okunma: 1074
Okunma: 1074












Booking.com


   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)