Bugünkü gazetelerde (19,2.2012), "24. Yıl ENKA KÜLTÜR SANAT BULUŞMALARI" ilanınızı görünce bir sanatçı olarak pek mutlu oldum. Bu tür etkinliklerin uzun bir süreç içinde yinelerek sürdürülmesinin getireceği yükü çok iyi bilirim. Ancak, o yükün yanında, taşınması biraz daha ağır olan bir de ONURSAL ağırlığı vardır.
Biliyor musunuz, ben, ENKA'nin termik santral kurmak istediği Aliağa'daki yerin -kuş uçumu- 1 km. güneyindeki Kozbeyli köyünde doğup büyümüş ve yaşamının önemli bölümlerini hâlâ orada geçirmekte olan bir kişiyim. Şirketinizin kuracağı termik santral, milyon tonlarla ifade edilen külünü, tozunu, bin türlü gazını bizim üstümüze salacak. Biz orada soluk alamaz hale geleceğiz. Yaşamımız, sizin kül bulutlarınızla gölgelenecek. Ciğerlerimiz, püskürttüğünüz partiküllerle dolacak.
Biz, o noktaya bir termik santral yapılmaması uğruna mücadelemizi sürdürüyoruz. Ancak, bazı sermaye sahiplerinin arkaya dolanıp puan kaptıklarını çok iyi biliyoruz. Gözümüz onların üzerindedir. Yörede benzer çalışmalar içinde bulunanların amaçlarına ulaşmak için denedikleri hileli yollarla günden güne mesafe katettikleri herkesçe bilinmektedir. Komşunuz sayılabilecek kadar yakınınızdaki bir firmanın termik santral inşaatına başladığı, sizin de malumunuz olsa gerektir.
Tekrarlıyorum: Biz hukuk temelinde, yaşama hakkımıza dayanan bir mücadele vermeye çalışıyoruz. Ancak, halktan başka kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Çünkü duymak istemiyorlar.
Peki, sizin yöneticileriniz?
Onlara ulaşmaya da çok çabaladık ama bir sonuç alamadık.
Sanata böyle değerli katkılarda bulunduğunu ilanen duyuran şirketinizin KYME antik kentinten haberi yok mudur?
Sözünü ettiğim KYME antik kenti, Aliağa'daki doğalgaz çevrim santralınızın yaklaşık 1 km. batısındadır; yapmak istediğiniz, ithal kömürle çalışacak olan termik santral alanınızın ise 1 km. doğusunda!..
Orada birçok fabrikanın yarattığı kirliliğin yanısıra sizin santrallarınız da bu antik kentin, uluslararası ölçekteki bu değerin üzerine, toz, kül ve kimyasal madde yağdırmaktadır; yağdırmayı da artırarak sürdürecektir.
İlanınızda program, "ENKA'da tutkulu devinimler" alt başlığıyla sunuluyor.
Sayın ENKA yetkilileri;
Bir türlü söz anlatamadığımız, yaşam hakkımıza saldırısı ayan beyan olan şirketinizin "tutkulu devinimler"inin ne olduğu bizce malundur!
Sizi, yani ENKA'yı, 63 kitaba imza atmış bir şair ve yazar olarak termik santral girişimindeki ısrarınızdan ötürü kınıyor ve sanatseverce gösterilerinizi içtenlikli değil, parlatma amaçlı cila olarak değerlendirdiğimi bilmenizi istiyorum.
Sayın ŞARIK TARA'ya ve ENKA üst düzey yöneticilerine önerim şudur: Geliniz, termik santralın güneyindeki arazilere ya da köyümüze sürekli olarak yerleşerek bizimle birlikte orada yaşayınız. Termik santralın "temiz olacağı; çevreye, doğaya ve insana zarar vermeyeceği" yolundaki masallarınıza ancak o zaman inanabiliriz.
İşçilerinizle doldurduğunuz salonlarda kaşla göz arasında almaya çalıştığınız ÇED raporlarının halk tarafından reddedilmesi sorunlarını bir şekilde aşmış olmanız bizleri iknaya yetmemektedir.
Bu konuda çiğnenen ve geçmişi 1990 yılına dayanan hukuksal bir durum söz konusudur. Şimdi süreç, gayrihukuksal bir biçimde işlemektedir.
Öyle sanıyorum ki, ömrümüzün kalan bölümü, sizinle, öteki termik santralcı ve kirletici firmalarla mahkemeleşerek geçecektir.
Bizi "bir avuç çevreci" sayıyor ya da sanıyorsanız, yanılıyorsunuz ve nice insanın gırtlağını, ne ölçüde sıktığınızı bilmiyorsunuz demektir.
Bu satırları okursanız eğer, "Sen kim oluyorsun ki?" de diyebilirsiniz.
Yanıtım şudur: "Halkım ben, parmakla sayılmayan"!
