ISSN 1308-8483
HAYATIMA ÖZET DÜŞECEK OLURSAM… / Elif Y. ÖZEL
Elif Y. ÖZEL    
  Yayın Tarihi: 12.7.2017    


HAYATIMA ÖZET DÜŞECEK OLURSAM…

Yaşıyor muydum?

Yoksa yaşatabilmek için ölüyor muydum?

Şimdilik bu soruların cevabını veremiyordum ama en azından hayatımın ödümün koptuğu yere çıkacağını kestirebiliyordum.

Çünkü ben bu hayatı,

“Tabiatım uygundu ama iklimler müsaade etmedi seni sevmeme” cümlesindekine benzer bir edayla, yani “çevir kazı yanmasın” ayarında yaşıyordum.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi üstüne bir de, sınanmış bir vicdanı, aklını başına almaya bir kez olsun niyet etmemiş bir aşkla baş göz etmeye niyet edecek kadar da haddimi aşıyordum.

“Oldu da bitti”lere vardırarak yaşadığım bu hayatı, sonunu bir türlü “maşallah”lara bağlayamadığım cümlelerle anlatmaya çalışıyordum.

Her şey tamam da bir tek adalete söylenecek sözler eksik kalmış gibi, kitap okurken uyuyakalmayı adetten saydırmanın yollarını arıyordum sanki.

Hal böyle olunca da;

Ne yaraların yardan ne de yârin yaralardan bihaber oluşunu umursuyordum.

Sövmek maksatlı kurduğum cümleleri bile nasihatten sayıyor, kısırlaştırılmış mutlulukların çoğalabileceğine de su götürmez şekilde inanıyordum.

Sırf günden kalanı dünden saydırabilmek uğruna da olsa, günün geceye dönmesini her gün aynı iştahla beklemeyi görevim sayıyordum.

Beş dakikalığına da olsa, sırf bana gönül koymasın diye, hüsrana uğramadan evime geçemiyordum.

Sevdaların bir tek gece vakti sınandığını biliyor olsam da, “insan ne diye geceden korkar ki!!!” şuursuzluğunu aratmayacak kıvamda cümleler kurmaktan da geri kalmıyordum.

Dağılan aklımı yerden toplamayı becerebilmişim gibi, elimde tuttuğum ufacık bir mumla seni bulabilmeyi umuyordum.

Kirpiklerimin ağırlığını hiçbir zaman hesaba katmamış biri olarak, gözyaşlarımın vebalini her defasında kirpiklerime yolluyordum.

Sevgiyi hayatın detaylarında aramak dururken, kendimi detaysız hayatlarda kaybediyor, üstelik kayboluyor oluşumu da fark edemiyordum.

Sanki bazı şeyler (sevgi gibi aşk gibi) ezelden beri birilerinin insafına bırakılmış da bundan bir tek benim haberim yokmuş gibi davranıyor ve de ısrarla aşka gazel okuyabileceğim gösterişli sahneler arıyordum.

Yüzünün telif hakkı bende olsa da, beynimde bilmem kaçıncı baskısını yapan sensizliğimin hatırına, hayata tekrar tekrar kapak olmaya razı oluyordum.

Bütün “vah”larımı o nafile bekleyişlerime saklıyorken, “ah”larımı da zoraki de olsa bekleyişlerime bağışlıyordum.

Hayatıma özet düşecek olursam;

“Elma dersem çık, armut dersem çıkma” misali oyunlarla kendimi avutuyor, gerçeğe dönmemek için ha bire okeye dönüyordum.

Yani artık;

Ne cümlelerimi ilahi adalete vardıracak şekilde kurabiliyor ne de mektuplarımı zamanın en aklıselim tarafına postalanabilecek usulde yazabiliyordum.

Bu durumda ben,

Yaşıyor muydum?

Yoksa yaşatabilmek için ölüyor muydum?


Elif Y. ÖZEL



2360











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)