ISSN 1308-8483
ÖYLE YA DA BÖYLE / Elif Y. ÖZEL
Elif Y. ÖZEL    
  Yayın Tarihi: 3.6.2017    


ÖYLE YA DA BÖYLE

Diğerleri için sadece Aşk’tı.

Benim içinse tam bir Lale Devri Kraliçesi’ydi kendisi.

Psikotik mi yoksa nevrotik mi, emin olamasam da, kendisinin muazzam bir ruh hastası olduğundan son derece emindim, en azından kendi adıma.

Dağınıktı Aşk,

Özensizdi, bir o kadar da ayarsızdı.

Velhasıl gereksizdi Aşk.

Hem de bazı edebiyatçılara “Aşk gereksiz bir eylemdir” dedirtecek ve sırf bunun için makaleler yazdırtacak kadar.

Üstelik aşkı kim tarif etmeye kalktıysa, hepsinin ayrı ayrı yüzünü kara çıkartacak kadar da kimliksizdi Aşk.

“Hayatımıza rica minnet dahil olmuş da, hatıra binaen aramızdaymış” gibi kendi kendine vazgeçilmezliğini ilan edebilecek kadar da yüzsüzdü ayrıca.

“Aşktan ikmale kalmak yakışmaz insana” türündeki nasihatlerini yüksek sesle telaffuz ederek kendini nimetten saydıracak kadar da şuursuz olması da cabası.

Bu durumda kendisine;

“Tam görünmeye çalışan yarım”,

“Çap rolü yapan yarıçap”

“Eş kenar üçgen görünümlü ikizkenar yamuk” ve benzeri sıfatlarla seslenmek en doğal hakkımız gibi görünüyordu. Aslında bir hiç olduğunu, bu şekil cümlelerle kendisine kabul ettirilebilirdik belki de deneseydik.

Laf yerine ulaşamasa da, en kötü ihtimalle en anlamlı yerlerine dokundurabilirdik.

Kısacası, aslında bir “Hiç” ti Aşk…

Bizlerse, olmayan bir şeyi oldurmaya çalışan, olduramayınca da oldu sayan canlılar topluluğundan ibarettik.

Kabul edilse de edilmese de;

Yoktu ki Aşk..

Olmayan bir şeyin, neyini olduruyorduk, neresini dolduruyorduk ve bunu da hiç birimiz bilmiyorduk?

Daha da kötüsü, bilmediğimizi de bilmiyorduk.

Bu yüzden, sorular sağlam olsa da, cevaplar kimsenin umurunda olmadıktan sonra, neyi sorguluyorduk ki acaba?

Kendisi, yoktan var edilmiş bir embesil olsa da,

Ortada, sorgusuz sualsiz kabul edilmiş bir Aşk duruyordu ya nasılsa.

Hal böyleyken, ben hariç, yine de herkes dört gözle aşkı bekliyordu ya, inanılır gibi değildi vaziyet.

Sonunda dayanamadım, öyle olmaz böyle olur dedim ve ben de Aşk’ı beklemeye karar verdim.

Dört gözle olmasa da, kendisini oturduğum yerden sakin sakin beklemeyecektim.

Bu defa kararlıydım, huşu içinde bu işi çözecektim.

Ama halini hatırını sormak ya da sırtını sıvazlamak için beklemeyecektim elbet.

O lüzumsuz Lale Devri Kraliçesini, yani bilinen adıyla Aşk’ı;

Sorgusuz sualsiz bir kenarda beklettiğim cümlelerim için bekleyecektim.

Üzerime devrilen cümlelerinden ve de yüzüme çemkiren kelimelerinden hesap sormak için bekleyecektim,

Dünya gözüyle bir kez olsun gidişine özet düşebilmek için bekleyecektim,

Hangi akla hizmet, hala hayatın meşru tarafında durabiliyor, sırf bu konudaki merakımı giderebilmek için bekleyecektim,

Hangi cesaret grinin tonlarını elime tutuşturmaya çalışıyor, bunu öğrenebilmek için bekleyecektim,

Sabrın sonuna bu defa kimleri yazdığını bizzat kendisinden öğrenebilmek için bekleyecektim,

Elinin körünü yine bana mı nasip etti, bu sorunun cevabını bizzat kendisinden alabilmek için bekleyecektim,

“Size anne diyebilir miyim” li zamanlarımı yad edebilmek için, bir kez olsun, vitrinde gördüğüm o kırmızı ayakkabıya, “tıpkı filmlerdeki gibi” iç geçirerek bakabilmek için bekleyecektim,

Canımı acıtsalar da ağırlamaya mecbur olduğum yaralarım için bekleyecektim,

Yanı başımda nöbet tutan bunca acıyı, asıl sahibine geri iade edebilmek için bekleyecektim,

Hayata var gücümle ayak diresem de,“keşke”lerimi azaltabilmek için bekleyecektim,

Öyle ya da böyle “iyi ki”lerimi çoğaltabilmek için bekleyecektim,

Satırlarıma sığdıramadığım yüreklerin, en azından kalp seslerini duyurabilmek için bekleyecektim.

Artık yüzümü derin bir uykuya teslim edebilmek için bekleyecektim Aşk’ı.

En çok da, vefasızlık neymiş bir de benden görmesi için bekleyecektim o meymenetsiz Lale Devri Kraliçesi’ni.

Yani bilinen adıyla Aşk’ı bekleyecektim.

Bu defa kesin kararlıydım.

Gelene kadar bekleyecektim aşkı.

Öyle ya da böyle bekleyecektim…


Elif Y. ÖZEL



2117











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)