ISSN 1308-8483
UÇURTMAYI VURDULAR / Elif Y. ÖZEL
Elif Y. ÖZEL    
  Yayın Tarihi: 25.4.2016    


UÇURTMAYI VURDULAR



Ömrümün çocukluğuma sayılan yıllarıydı.

“Emanet” misali elime tutuşturulan ve sanal çocukluğumu en gerçek haliyle ağırlayan, canımı en çok acıtan yıllar….

Güçlü her kimse, kuralların onun tarafından belirlendiği ve daha yarışma başlamadan birincinin tayin edildiği, dahası, o oyunları oynamaya mecbur bırakılmak yetmezmiş gibi, üzerine bir de, en itaat edilesi kısmından tarafıma servis edilmiş saygıdeğer yıllar,

Öğrenebildiğim her ne varsa, öfkenin ve kavganın ortasında kalarak öğrendiğim ve zerre kadar utanmaksızın, yitik vicdanıyla bana eşlik etmeyi kafasına koyan vicdanı kuruyasıca yıllar…

Kısacası ben o yılların; emanet bir zamanda büyümeye çabalayan en sanal çocuğuydum belki de. “İçi beni dışı seni yakar” misali ortalarda dolanan, dışı küçücük içi ise kocaman olan bir çocuk.

O çocuğun annesine gelince; o, böylesine büyük bir hiçliğin içindeki tek gerçeğimdi benim. Ben de onun için tek gerçektim.

Titreyen bacaklarına rağmen yere sağlam basmaya çalışırken ki gayreti ve her defasında zamana teslim olmayı şiddetle reddedişi bu inancımın en anlamlı ispatıydı bana göre. Hatta sadece eli elime değdiği vakitlerde nefes alabildiğini söylemesi bile tek başına ispat niteliği taşıyordu aslında.

Yok olmamak için yok etmeye mecbur bırakılmış bir sürü bedenin arasında yaşamaya çalışırken, kıymetsiz ve bir o kadar da yetim bırakılmışlığımızı dibine kadar hisseden iki arkadaş gibiydik biz.

Anneme göre ben; zamansız büyümüş, ardından da vakitlice küçülmüş bir yetişkindim. Nefes alsın diye hiç bırakmadığım o eli de olmasa, kimse çocuk olduğuma inanmazdı zaten.

Sevgimiz büyük olsa da, benim çocuk tarafım daima azıcıktı.

Ve o yıllardan bana kalan;

Biraz çocukluğumsa, çokça da annemim mahpusluğu olmuştu.

Her sabah ay yüzünden öperek uyandırsam da onu, o yine de hep kedere açardı gözlerini. İşte bu yüzden benim çocukluğum, biraz annemin mahpusluğunda, çokça da gözlerindeki kederde asılı kalmıştı.

Benim çocuk tarafım hep azıcıktı zaten.

Ve o yıllardan bana kalan;

Biraz umutsa, çokça da annemin müebbet yemiş yüreği olmuştu.

Her gece kokumu kokusuna katarak uyutsam da onu, o yine de daima ölüme kapatırdı gözlerini. Ve ben, umudunu yitirmiş bir annenin yanında umut etmenin haksızlık olduğuna kendimi inandırdığımdan, bu defa çocukluğumun tamamı annemim müebbet yemiş yüreğinde asılı kalmıştı.

O yıllarda aklıma takılan tek soru ise;

Elimi tuttuğu halde, nefes almaktan neden vazgeçtiğiydi…

Bir tek ayrıntısını dahi unutamadığım o gün;

Sanal çocukluğumun tek gerçek günüydü aslında,

Yalanla tanıştığım ve hiç olmanın en gerçek haliyle baş başa bırakıldığım en yitik günüm…

Elini elimden alırken, yerine kocaman bir keder yumağı bırakıp öylece giden annemin ardından şuursuzca bakakaldığım, o olmaz olasıca günüm…

Beni kapının önüne bırakırken, kimsenin elini vicdanına koymadığı o en acımasız, o en vicdansız, o en karanlık günümdü o gün…


Elif Y. ÖZEL



2349











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)