ISSN 1308-8483
Magnesia / Işık Teoman
Işık Teoman    
  Yayın Tarihi: 7.5.2014    


Magnesia


Hafta sonları pek dolaşma olanağım kalmadı artık, ekonomik nedenlerden dolayı 1992 model otomobilimi satmak zorunda kaldım. Yani anlayacağınız yaklaşık üç aydır hafta sonları bir yerlere gitmek hayal oldu diyebilirim. Otomobili olan arkadaşlarımın peşinden koşamayacağıma göre yürüyüş mesafesinde turlar yapıyoruz Ayşe ile. Hatta eşim ameliyat olmadan önce Metro – İzban - Aktarma yollarını izleyerek Foça’ya günübirlik bir gezinti yaptık hem balık yedik hem de buz gibi biralarımızı sahil kenarında oturarak yudumladık; pek de ucuza geldi bu gezi…

Son kampımızı Simav - Gölcük’te gerçekleştirdik; onun da üzerinden tam dokuz ay geçmiş, dün gibiydi sanki… Eylül ayının ortalarında Sezer Altan, Aykut Fırat, Hürol Dağdelen, Engin Yavuz ile birlikte çadırları kurmuştuk dev bir çınar ağacının altına, oldukça da üşümüştük o gün ama çok dolu geçmişti gezimiz… Çeşitli nedenlerle artık eskisi gibi ayda bir veya birkaç ayda bir kurduğumuz kamplar hayal oldu diyebilirim.



Engin Yavuz da gazetecilik mesleğine ara verdi; egzotik mum ve organik sabun yapımına başladı ve bu iş için de bir atölye kurdu, pek keyifli yapıyor bu işi diye düşünüyorum ve bol müşteriler diliyorum arkadaşıma. Geçtiğimiz hafta sonu Engin Yavuz’dan günübirlik gezi teklifi alınca pek mutlu oldum, eşimin ameliyatı nedeniyle yaklaşık 15 gündür doğru düzgün dışarı adım bile atamamıştım, benim için doping oldu.

Sabah beni evimin önünden aldığında daha nereye gideceğimi bilmiyordum. Adını daha önce onlarca kez duyduğum ve önünden defalarca geçip gittiğim ve bir türlü adım atmadığım “Söke Magnesia antik kentine gidiyoruz” deyince ılık bahar sabahında iyice keyiflendim. Yolda, yağan yağmurların biriktirdiği suların yansımasından ortaya çıkacak olan fotoğrafların düşünü kurduk. Her zamanki piknik alanımızda çaylarımızı yudumladık, Torbalı’ya geçtik, bir internet kafede Engin yazı ve fotoğraflarını gönderdi.



Magnesia antik kentine ulaştığımızda aracımızı yeşil çimlerin halı gibi serildiği alana park ettik. Akşamdan yağan yağmurun kokusu çimlerin ve yaban otların kokusuyla birleşince ortaya yayılan aromalı hoş bir kokunun eşliğinde kapıya yöneldik. Turizm sezonu daha açılmadığı için kapıda bizi karşılayan görevli pek memnun oldu. Sanırım boş oturmaktan sıkılmış olmalıydı; antik kent alanına adım attığımızda sessiz ortamın verdiği keyif ile dolaşmaya başladık. Bir yanda kuş sesleri, bir yanda suda zıplayan yavru kurbağa larvalarının çıkardığı sesler, diğer yanda antik taşların üzerindeki deliklerden girip çıkan kertenkeleler…



Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar - Söke karayolu üzerindeki antik kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuş. Çok büyük bir alan üzerinde kurulu bulunan antik kentte sanırım kazılara ara verilmiş. Hayvanlarını otlatan bir çoban ile selamlaşıyoruz, otlayan ineklerini dikkatlice takip ediyor. Kır çiçekleri açmış mis gibi kokuyor, sarı ve beyaz papatyalar, gelincikler, ayrık otları yağmur sularından yansıyan sütunlar. Kent içinde gezerken kuruluşu ile ilgili bilgiler de yer alıyor.



Üzerinde dolaştığımız topraklar; Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri olarak biliniyormuş. Diodor, Menderes nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399’da taşıdığını yazıyor levhalar. O yıllarda kent Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipmiş. Magnesia’nın zamanımızdaki ünü; tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanıyormuş.



1994-2001 yılları arasında Artemis kutsal alanında yürütülen kazı çalışmaları sonucunda tapınağın önündeki altar ile agora arasında mermer döşemeli tören alanı ortaya çıkarılmış. Daha birçok bilginin yer aldığı levhaları okuyarak turladığımız antik kent alanında buradaki yaşamı düşledik. Sokakları, caddeleri, o günün koşullarında yapılmış ve bugün bile insanı hayrete düşüren düzeni gördükçe şaşırdık. İnsanın aklının, güç ile birleştiğinde ortaya çıkan yapıtları, ilgiyle seyrettik. Birkaç saatimizi geçirdiğimiz antik kentten ayrılırken; o günün teknolojisiyle yaratılan bu kentin hala dimdik ayakta kalmasına nedense insan akıl sır erdiremiyor.



Geçtiğimiz günlerde Mısır piramitlerinin yapılmasıyla ilgili bir yazı okumuştum. Piramitleri insan gücünün yapamayacağı, uzaydan gelen canlıların bu işin üstesinden gelebileceği efsanesiyle ilgili balon sönmüş. Çünkü o dönemdeki mimar ve ustalar kum zemini ıslatarak taşların kolayca taşınmasını sağlamışlar ve piramitleri kaldıraçlar kullanarak inşa etmişler. Magnesia kenti de o günlerin usta mimarlarının elinde şekillenmiştir diye düşündük.



Aykut Fırat ve Şükrü Akın ile buluşmak üzeri antik kentten ayrılıp rotamızı Selçuk-Pamucak yönüne çevirdik. Laren Safari Park alanında zamanımızın kalan bölümünü geçirdik, akşamı burada yaptık diyebilirim. Doğal park gibi, atlar, kazlar, ördekler, hindiler, çevresi yeşil orman ile kaplı ortamda keyifli saatler yaşadık. Safari parkta at binmek için gelenlerin fotoğraflarını çekmek, karta basıp onlara yetiştirmek için koşuşturan Şükrü Akın, ona yardımcı olan Aykut Fırat’ı izledik zaman zaman. Şehrin gürültüsünden, egzoz kokusundan, gri binalardan uzakta geçen bir gün bile dinlendiriyor insanı.














































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com


3090











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)